31 Ocak 2012 Salı
ne onun kırmızısını verensin ne de toprağına arzu ettiği gibi tertemiz su!
onunla kavga ediyorsun yatağında, onu hor görüyorsun, ne de olsa o sadece aşkının sembolü!
senden arındırılmış makamına aşık olduğunu itiraf edemiyorsun, çünkü yakındığın varlığın hala yanıyor, söndürülmesine pornografik mânâda niyetli değilsin.
kendini toprağa ver arkadışım. öl! doğ ve sonra bir bak panoramik olarak
ne görüyorsan vallahi şimdi asıl arınma vaktidir. bu senin kıyametin.
''Dies irae, dies illa solvet saeclum in favilla, teste David cum Sybilla. Quantus tremor est futurus, quando judex est venturus, cuncta stricte discussurus.''
adam ettiğiniz çocuğun bu yüzüne kimse nasıl bakmak istemiyorsa ben de bu yüzden yazıyor da kusuyorum. lan sen de yazsana...
belki bildiğimiz bir şeyleri bilinmeyenle takas ederiz
başkasını yazma, seni yazsana
gavur eşeği gibi böğürtümü seyredeceğine!
''Confutatis maledictis, flammis acribus addictis, voca me cum benedictis. Oro supplex et acclinis, cor contritum quasi cinis, gere curam mei finis.''
bir okuldu burası ve giriş kapısının önündeki devasa meydana birbirlerinden farklı, birbirleriyle yarışan, sıkı hacim ve estetiği tutmuş, bünyelenmiş mermer sütunlar istenmişti benden. 'sütun' deyip geçilmeyecek Venüs teni mermer gövdeler, rölyef ve heykelcikleriyle birbirleriyle savaşmalıydı...
yaptım onları, diğer alaylı olmayan pek sevdiğim heykeltraş öğrencilerinin eşliğinde.
sorun, işe aşkım olsa gerek; tüm icraat bittiğinde rektör zımbırtısı işin bittiğini ve mühendislik desteğini geri çekeceğini açıkladı. yani tüm o hindistan cevizi avcılarına sağlanan merdivenler, vinçlerden mahrum kalacaktık.
iyi de iş bitmedi ki!
kaldım orada işte...
gerçekten yükseklik korkum var benim dedim, bunun aile içi şiddetten kaynaklandığını anlatan bilim makaleleri zorla geçti gözümün önünden
daha kötüsü var mıydı aşağılanmanın? şu vaziyete bakın!
sonra rüyanın intikam bölgesine geçtim; gizlice kitle imha silahları üreten bir çete oluverdim.
öyle öfkelenmiştim ki masum deyu geçinen hamalları bile rektörle bir tutuyordum.
(yoksa zaten bir miydi zihniyetleri?)
ürettiğim silahlar diğer çetelerce kullanılır oldu, nüfusumuz kominizmi beceremeyen milletler kadar arttı ve şehirlerin, insanoğlu nun üzerine aralıksız elmalar yağdırdık...
'sor bana pişman mıyım?'
en azından gerçekliğin, dünya yaşayanlarının uyanıklık halinde pişman olmalıymışım :S
27 Ocak 2012 Cuma
olabilir, ama zekasının vicdanı olmayan bireylere âşık olmaktan men etmek isterim türünüzü!
ben kimim ki? Ben de vicdanı olan bir türüm sadece, yasaklayacak kadar iyi tanımış, sizi.
girdabın meyhanesi, meyhanenin girdabıyım: sikimde mi Dünya!
derim seninle mi uğraşacağım geç yaşımın hükmünde?!
-'genç yaşında Allah illallah diye böğüren sen değil miydin ey İsrafil in üfleme miktarına yobazlanmış Azrail mecmuası, muamma döküntüsü?!'
ah, ademzat!..
'Ben en yüceyim-Ben bildiğin herkesten temizim' diyenlere saygımı yitirdim fakat.,
'Ben ezerim, ben yaratmış olanım, benim sizin üzerinizde hakkım var' yahut 'beni diğerleri gibi görme' diyenlere yan çizdim sevgili!
ister kapıdan girişinle anla, ister hayatını bana uydurmak zorunda kal...
sana sözüm; bir beni gördüm ki... ayvayı yedin!
'küfürbazlık!'...
aman Tanrım! o ne! ne diyor bu çark!
EYVAH!
halledin şu ucubeyi!
Ey sevgili Tanrıları...
vay orospum, sen kendine bakarak yaratmamış mıydın bunları?
22 Ocak 2012 Pazar
19 Ocak 2012 Perşembe
Abusus non tollit usum
10 Ocak 2012 Salı
http://www.youtube.com/watch?v=1WriBVGuxQI
9 Ocak 2012 Pazartesi
seçtiğiniz erkeklerin acılarına boşverip özgür olunuz. yakışır size bu şiddet
insan diye bir şey vardı insan!
http://www.youtube.com/watch?v=LnNd53NHFXo
intikam; ruhundaki yara;
ya sökerek dikersin ya da dikerek sökersin
meftûn
mâna kendinde.
semboller kendilerinden geçmişler, fenâ mı?
uzaklara gitmen gerektiğinde anlıyor musun, kimseden olmadığını?
kimseden olmazsan daha iyi hissedebilir misin, uzaktan izlerken ne olduğunu anladıkları andaki hepimizi?
belki insan daha mutludur,
sevdikleri yanındaymış gibi davrandığı zaman.
eteğini öpenden, yahut eteğini öptüğünden ne hayr gelir?
Çeşmesi
Ben felek artığıyım, hem ortağı
Benden geçen senden gelir, eyvallah.
İşte yetmiyor, hayatta kaldığını sanmak dahi
Dâvâmı asıyorum, ölmüyor.
Acı sözler datlu cânımdan usandırdı beni...''
Gittiğim yerden bana selâm söyleyecek kadar... ukalâ
Finis coronat opus
tek bir gerçek var, o da gerçeğin çoktan tefekküre kapandığı
ve kaç kez demeli ki ben uslana; bana geliyordun, ayağını yine o bildiğin taşa taktın
Kana geliyordun, susadın. ben sana kana kana içeceksin demedim ki yalnızlığını; ''ab-ı hayat'' sanmıştın beni, ona kanmıştım sadece, ben de ettim.
söylediğim ne ki yaşadığımın yanında?
Leylâ yek, Mecnun çoksa en fazla biri kırılır, çünkü mecnun da yektir hani.
Özgecan Fâciası
efenim, soruluyor ki; ''bugün allah için ne yaptın?''
şimdi yine kapitalist bir soruyla cevaplanmamak için davranıyorum; sen benim için neler yaparsın sonsuz âlemde, ey, sensiz yatıp kalkmadığım?
fecî yetişiyor, diyor ki kısaca; ulen daha ne istersin?!
hmm... diyorum, buraya gelmeye can atmamış hâlimi zikr ederekten.
derûna değebilen her uzantıya sarılırım ''hâtun gibisin'' derler, her derine atlarım ''erkek misin'', sorarlar
Benim, benden özge ilâhım yok deyu, belim yüreğimde gezerim âlemi
Harabelerin Kayıp Çocukları
İrdelenmemiş her türlü bok hazinedir. Neden? Onca gürültü; varlıkları hiçbir şekilde anlam ifade etmeyen sayısız sesle kuşatılıp koca karanlıkta, mum ateşi kadar aydınlık barındıran, değerden haber veren, uzunun içinde kısacık bir ezgiye üşüşmüş ''normal'' olmayanların acı manzaralarındayım. ''Gerçek yaşam için dar kapıdan geçiniz''. O resimde ben de varım. Zavallı biz. Oysa takmamak vardı, değil mi? İç karartan ne kadar şey varsa hepsi yaşamın özsuyunu arayanlardadır, mutlu olmayı ve etmeyi en iyi şekilde becerebileceklerde. sen gibi. ben, bizler gibi. yine de göz, yürek başka yerlerde hep. Tuhaf... Bildiğimiz doğruların asılmasına göz yummak tuhaf. Her şekilde içinde yaşadığımız ve yaşayacak olduğumuz kusursuz yalnızlıktır. Vaktinde söylenmeyen her söz, koyulmayan her tavır, o anda kiraladığımız katillerimizdir, mesaileri yarınlarda başlayacak olan. Sabır denen şeyin, bazı hassas durumlarda vaat ettiği yegâne olgu elbette birbirimizden uzak tutulmamız adınadır gibi.
8 Ocak 2012 Pazar
Sabah Yıldızı
O, zifiri karanlık âlemin tek kızıl gülü. Onu kıskanırsan güneş ol, san ki sadece o büyür ışığınla. Yerin altında bekleşenler göklere uzanırlar o vakit.
Doğan kaosa hükmetmeye kalkarsın...
ve yine kararsın âlem, güller siyaha açsın
Perdeleri söktüm... güneşin altında cılız bir çocukmuşum. asırlarca görmediğim bana baktım. kanatlarımın havayı kucaklayacağı gök altında hiç olmamışım bile.
7 Ocak 2012 Cumartesi
sevgili orospulara
paylaşmayı doğru insanlarla sağlamak istediğim
gözüm kapalı güvenebileceğim insanları arıyordum, göz yumarak güvenmek zorunda kalacaklarımı değil.